Abdullah Cevdet
Abdullah Cevdet Hakkında Genel Bilgi
Abdullah Cevdet Hakkında Bilgi
Abdullah Cevdet İle İlgili Genel Bilgi
Abdullah Cevdet İle ilgili Bilgi
Abdullah Cevdet Kimdir?
Abdullah Cevdet Hakayatı
,Osmanlı
Devleti’nin son devirlerinde yaşamış, Jön Türkler hareketini başlatanlardan ve
İttihâd ve Terakkî cemiyetinin ilk kurucularından. Diyârbekir-Birinci tabur
kâtibi Ömer Vasfî Efendi’nin oğludur. 9 Eylül 1869’da Arapkir’de doğdu, 29
Kasım 1932’de öldü.
İlk
tahsilini doğum yeri olan Arapkir’de ve Hozat’ta yaptı. Ma’mûret-ül-Azîz
(Elazığ) Askerî rüşdiyesini bitirdi. On beş yaşlarında İstanbul’a geldi. Kuleli
Askerî tıbbiye idâdîsinden me’zûn olup, Mekteb-i tıbbiyyeye kayd oldu. Dindar
bir aileye mensûb olmasına rağmen; o devirde Mekteb-i tıbbiyede hâkim olan
biyolojik materyalist fikirlerin te’sirinde kaldı. Bilhassa arkadaşlarından
İbrâhim Temo’nun verdiği Felix Isnard’in hezeyanlarla dolu Spiritualisme et Materialisme adlı
eserinin te’sirinde kaldı. Dînin insan üzerindeki fonksiyonlarını inkâr eden ve
her şeyi madde ile açıklamaya çalışan, materyalist görüşlere yer veren bâzı
eserler yazdı. Siyâsete karşı da ilgi duyan Abdullah Cevdet, talebe iken
1889’da İbrâhim Temo, İshak Sükûtî, Mehmed Reşîd, Hikmet Emin gibi tıbbiyeli
arkadaşları ilebirlikte sonradan İttihâd ve Terakkî cemiyeti adını alacak olan
ittihâd-i Osmânî adlı gizli cemiyetin ilk kurucuları arasında yer aldı.
Okuldaki
gizli siyâsî çalışmaları sebebiyle bir kaç defa göz altına alınan Abdullah
Cevdet, 1894’de Mekteb-i Tıbbiye’den me’zûn oldu. Dr. Diran Acemyan’ın asistanı
olarak Haydarpaşa hastahânesinde göz doktoru yardımcılığına tâyin edildi. Aynı
sene içinde, kolera ile mücâdele için Diyârbekir’e geçici vazifeyle gönderildi.
Burada, İttihâd-i Osmânî cemiyetinin gelişmesi için çalıştı. Aralarında Ziya
Gökalp’in de bulunduğu pek çok kimseyi cemiyete üye kaydetti. İstanbul’a
dönünce de İttihâd-i Osmânî cemiyetinin yayımlayıp dağıtmayı plânladığı
beyânnameyi kaleme aldı. Bu sırada devlete karşı olan faaliyetleri sebebiyle
Erbâb-ı fesâddan (bozgunculardan) olduğu tesbit edilerek otuz üç arkadaşıyla
birlikte tutuklandı ve arkasından Meclis-i vükelâ (Bakanlar kurulu) kararıyla
1896’da Trablusgarb’a sürüldü. Burada kurulan yedi numaralı İttihâd ve Terakkî
şubesinin faal üyelerinden oldu. Ahmed Rızâ ve Mizancı Murâd’ın neşrettikleri;
Mizân, Meşveret ve Mechveret Supplement Français adlı dergilere imzasız ve “Bir
Kürt” takma adıyla yazılar gönderdi. Bu gizli ve yıkıcı faaliyetlerinin tesbiti
üzerine Fîzan’a sürüldü ise de Tunus’a kaçtı. Sonra Paris’e geçerek Osmanlı
Devleti’ni yıkmak için faaliyet gösteren Jön Türklere katıldı. 1897’de
Cenevre’ye giderek, burada yeniden kurulan İttihâd ve Terakkî cemiyetinin
merkez komitesinde yer aldı. Kendisi gibi firarilerle birlikte çıkardıkları
Osmanlı gazetesinin baş yazarı oldu. Mısır’da çıkan Kânûn-i esâsî, Romanya’da
yayınlanan Sadâ-yı millet, Cenevre ve Londra’da yayınlanan Kürdistan
dergilerinde bir kürt takma adıyla yazılar yazdı. 1899’da Viyana sefareti
tabibliğine tâyin edildi. İlk zamanlarda maaşlarını İttihâd ve Terakkî
cemiyetine gönderirken, daha sonra bundan vazgeçtiği için arkadaşlarıyla arası
açıldı. Üç yıl kadar bu vazifede kalan Abdullah Cevdet, 1903 yılında tekrar
Cenevre’ye giderek, bir matbaa kurdu ve İctihâd mecmuasını neşretmeye başladı.
Arkadaşlarıyla birlikte Mart 1904’de Jön Türk hareketi içinde açıkça yıkıcı ve
bölücü emeller taşıyan tek teşkîlât olan Osmanlı İttihâd ve İnkılâp cemiyetini
kurdular. Yazılarında İkinci Abdülhamîd Han ve diğer hükûmet erkânı hakkında
çirkin ifâdeler kullandı. Bir rüya adlı eseri neşrettiği için 20 Ekim 1904’de
İsviçre’den sınır dışı edildi. İçtihâd dergisini ve kütüphânesini Mısır’a nakl
ederek bölücü, yıkıcı ve din düşmanı fikirlerin yayılmasına çalıştı. Şûrâ-yı
Osmânî cemiyetinin idaresinde vazife aldı. Bu sırada İttihâd ve Terakkî
cemiyetinin diğer ileri gelenleriyle arası açıldı. Mısır’da bulunduğu sırada
meşhur İslâm düşmanı ve müsteşrik Dozy’nin Essai Sur L’histoire de L’islâmisme adlı kitabını
Târih-i
İslâmiyet adıyla tercüme etti. Sevgili Peygamberimizin hayâtını
marazî psikoloji ile açıklamaya çalıştığı bu eserde, ne derece büyük bir din
düşmanı olduğunu ortaya koydu. Bu sapık fikirleri sebebiyle dindar insanların
samîmî duygularını rencide ettiği için pek çok kimse tarafından Adüvvullah
Cevret yâni kendi yanlış fikrinden başkasını kabul etmeyen Allah düşmanı diye
anılmıştır. Onun bu fikirlerine, o yıllarda Sırât-ı Müstakim dergisinde zamanın
hakîkî âlimleri tarafından cevap verilmiştir.
İkinci
Meşrûtiyet’in ilânından ve İkinci Abdülhamîd Han’ın tahttan indirilmesinden
sonra 1910 yılı sonlarında İstanbul’a dönen Abdullah Cevdet’in, İttihâd ve
Terakkî cemiyeti ileri gelenleriyle arası açık olduğundan Cağaloğlu’nda İctihâd
evi adını verdiği binaya yerleşerek İctihâd dergisinin yayınına devam etti.
Birinci cihân harbinin sonunda İttihâdçıların iktidardan düşmesine sevinen
Abdullah Cevdet, 1910 yılında kurulan Osmanlı Demokrat fırkasının ikinci
başkanı oldu. Daha sonra bu fırka Hürriyet ve İtilâf fırkasına katılınca,
siyâsî faaliyetlerini Kürt Teâlî cemiyetine girerek devam ettirdi ve Vilâyât-ı
Sitte’nin muhtariyeti (bağımsızlığı) için çalıştı. Anadolu üzerinde kirli
emelleri olan vatan, devlet ve din düşmanlarıyla aynı safta yer aldı.
Çıkardığı
İctihâd mecmuası,
din ve devlet aleyhinde yazılar yayınladığı için, bir çok defa kapatıldı.
İctihâd’ın son defa kapatılması ise 30 Aralık 1913’de oldu. Bu arada İsviçre’ye
giderek Osmanlı Devleti aleyhinde çalışan muhaliflere katılmak istediyse de,
isteği İsviçre hükûmeti tarafından kabul görmedi. İttihâdcılarla arasındaki
münâsebetleri düzeltmek için, onların desteğiyle çıkan Hak gazetesinin baş
yazarlarından oldu.
Birinci
cihân harbi sonunda mütâreke (ateşkes) îlân edilmesi üzerine, yeniden siyâset
ve yayın faaliyetlerine başladı. 1 Kasım 1918’den îtibâren İctihâd dergisini yeniden çıkardı.
Tekrar İttihâdcıların aleyhinde vazılar yazmakla birlikte, İngilizlerin
himayesini isteyen İngiliz Muhibler cemiyetini kurdu ve ilk nizâmnâmesini
hazırladı. Ayrıca İngilizlerle iş birliği yapan Kürdistan Teâlî cemiyetinde de
önemli roller aldı. İctihâd mecmuasında devamlı surette dîni tezyif
edici yazılar neşr etti. Bir ara sıhhiye müdürü olduysa da bu vazifeden alındı.
25 Mayıs 1920’de bu vazifeye yeniden tâyin edildi ancak, beş ay sonra tekrar
alındı. Yeniden İctihad’ı
neşre başladı. 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında yeni bir din olarak
bahâîliğin kabul edilmesini tavsiye etti. Hakkında açılan bir dâva neticesinde
20 Haziran 1922’de iki yıl hapse mahkûm oldu. Dâva temyizce bozuldu. Cumhuriyet
döneminde de süren dâva, 30 Aralık 1926’da “Enbiyâ’ya ta’n fezâhat-ı lisâniyye”
suçlarıyla ilgili maddenin ceza kânunundan çıkarılması üzerine düştü.
İstiklâl
harbinden sonra İctihâd
mecmuasında yeni idareyi öven yazılar yazarak nüfuz kazanmak istedi. 1924’de
Elazığ meb’ûsluğuna getirileceği yolunda söylentiler yaygınlaştı. Fakat
aleyhindeki yayınlar ve söylenilenler sebebiyle meb’ûs (milletvekili)
yapılmadı.
Düşünce
yapısını; bölücülük, millet ve din düşmanlığı üzerine kuran Abdullah Cevdet,
yayınladığı İctihâd
mecmuasında Türkiye’nin nüfus politikasıyla ilgili olarak; “Neslimizi ıslâh
etmek, kuvvetlendirmek (ıstıfâ’ya tâbi tutmak) için Avrupa’dan ve Amerika’dan
damızlık erkek getirmek gerekir” şeklindeki iddiasının yer aldığı bir yazıyı
kendi imzasıyla yayınladı. Bu yazısı, o günlerde müslümanlar arasında büyük ve
derin bir nefrete sebeb oldu. Ömrünün sonuna doğru sapık fikirleri ve dengesiz
hareketleri sebebiyle tamamen yalnız kalan Abdullah Cevdet, 29 Kasım 1932’de
öldü.
Kendisi
doktor olmasına rağmen tıb ile ilgili önemli bir çalışmasına rastlanmayan
Abdullah Cevdet’in, bir kısmı te’lif, bir kısmı tercüme olan, İslâm
düşmanlığını ve biyolojik materyalizmi anlatan eserleri bulunmaktadır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) İzâle-i şükûk (İsmâil Fenni Ertuğrul,
İstanbul-1928)
2) Son Asır Türk Şâirleri (İbn-ül-Emin Mahmûd Kemâl
İnal, İstanbul-1987); sh. 24
3) Jön Türklerin Siyâsi Fikirleri 1895-1908 (Şerif
Mardin, Ankara-1964); sh. 162
4) Bir Siyasal Düşünür Olarak Dr. Abdullah Cevdet
ve Dönemi (M. Şükrü Hanioğlu, İstanbul-1981)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder