Abdullah-i İlâhî Öyle Tevbe etti ki ..!!
Öyle bir Tevbe Etti Ki !!!!
Abdullah-i İlâhî bir gün sohbet ederken, söz,
çalışmak ve gayretten açılmıştı. “İnsan çalışıp, gayret göstermedikçe
olgunlaşamaz ve bir mertebeye ulaşamaz” buyurmuşlardı. Bu sırada sohbetinde
bulunan bir âlim, bu sözleri işitince, kendi kendine bu sözü kabûllenmeyip, at
hırsızı kıssası diye bilinen bir hâdiseyi hatırladı. Peki onun hâli nasıl oldu
diye düşündü. Abdullah-i İlâhî, o âlimin kalbinden geçen düşünceleri
kerâmetiyle anlayıp, o ânda ona doğru dönüp şöyle dedi: “Söylediğim söze, at
hırsızlığı yapan kimsenin hâli ile karşı çıkmak hâtıra geldi değil mi? Fakat
ona da cevap vardır.” Sonra sohbetinde bulunanlara dönüp; “Hiç o hâdiseyi
işiteniniz var mıdır?” diye sordu. Sohbette bulunanlar; “Duymadık” deyince
anlatmaya başladı: “Parasız kalan bir hırsız, geceleri at çalıp satardı. Ömrünü
böyle heba ederdi. Bir defasında da, bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve
evliyâsı olan bir zâtın atını çalmak üzere ahırına girmişti. Tam atı çözüp götüreceği
sırada ahırın duvarlarından biri yarılıp içeriye bir nûr yayılmıştı. Bu nûr
içinde, iki nûr yüzlü zât gözükmüş, hırsız bu hâl karşısında, kendini hemen at
gübrelerinin arasına atıp gizlenmiş. Korku ve telaş içinde boğazına kadar gübre
içine gömülmüş. Bu sırada ahırın duvarlarından biri daha yarılmış, daha parlak
bir nûr gözükmüş. Bu nûr arasından da, o zamanın kutbu ve büyük bir evliyâsı
olan ev sahibi (atların sahibi) çıkmıştır. Önce gözüken iki zât onu görünce,
hürmet göstererek selâm vermişler. Atların sahibi zât, o iki kişiye niçin
geldiklerini sorunca; “Falan evliyâ arkadaşımız vefât etti. Onun yerine kimi
tâyin edeceğiz? Size arzetmek istedik” dediler. Atların sahibi olan zât; “Onun
yerine” at hırsızlığı yapan kişiyi tâyin ettik” dedi. Soran iki zât da, evliyâ
olup, ricâl-ül-gayb denilen velîlerden idiler. O at hırsızlığı yapmaya gelen
kimsenin, at gübreleri arasına gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına
vanp, onu gübreler arasından çıkardılar; gönlünü alıp, tebrik edip,
kucakladılar. Atların sahibi ve zamanın kutbu evliyâ zâtın da yanına gelip,
elini öptüler. Sonra hep birlikte vefât eden arkadaşları evliyâ zâtın
cenazesini kaldırmaya gidip, cenaze namazını kıldılar ve defnettiler.”
Abdullah-i İlâhî, sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan
sonra şöyle dedi; “Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir çalışma
yaptı da ricâl-ül-gayb denilen evliyânın üçler yoluna girip, onlardan oldu diye
bir suâl hâtıra gelmesin. Çünkü o zavallının, o zâtlar yanına girdiklerinde,
şaşkınlığından ve mahcubiyetinden gübreler arasına saklanıp, ne kadar zorluk ve
ne kadar şiddetli pişmanlık duyduğu bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını
kesinlikle anlayınca, at çalmak üzere harama yönelişinden dolayı bütün kalbiyle
pişman olup, o zamana kadar yaptığı işlere öyle bir tövbe etti ki, işlediği
kötü işlerden gönlü temizleniverdi. Allahü teâlâya yönetip riyazet çeken
kimseler, onun o ânda yaptığı tövbeyi nice seneler yapamaz.” Abdullah-i ilâhî
hazretlerinin bu güzel izahını ve tatlı sözlerini dinleyince, sohbetin başında
kalbinde bâzı itirazlar bulunan o âlim kimsenin, içindeki şüphe ve yanlış
düşünceleri temizlendi. Abdullah-i İlâhî’nin elini öpüp, özür diledi ve
sevenlerinden oldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Nefehât-ül-üns tercümesi (Lâmii Çelebi,
İstanbul-1289); sh. 460
2) Şakâik-i Nu’mâniyye Tercümesi; sh. 262
3) Seyehatnâme (Evliya Çelebi, İstanbul-1318);
cild-8, sh. 175
4) Tezkiret-i Latîfi; sh. 50
5) Osmanlı Müellifleri; cild-1, sh. 91
6) Sefînet-ül-evliyâ (Hüseyin Vassâf Halveti,
Süleymâniye Kütüphânesi, Yazma bağışlar No: 2305); cild-1, sh. 29
7) Güldeste-i Riyâz-ı İrfan (İsmâil Beliğ,
Bursa-1302); sh. 140
8) Tâc-üt-tevârih
9) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1079
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-11, sh. 214
11) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-4, sh. 3099
12) Fevâid-ülbehiyye; sh. 145
13) Şezerât-üz-zeheb; cild-7, sh. 358
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder